Karadeniz
Mitologya
Karadeniz Mitologyası
Yason ve Argonotlar
Karadeniz
Bölüm
IV
Mitologya
İnsanlığın
ortak mirası tarih, yazının icadıyla başlar. Tarih bilimini açıklayan bu klasik
tanımlamaya göre tarihi, yazının Sümerler tarafından bulunduğu MÖ. 3500’lere
kadar götürürüz. Bu tarihten önceki zaman dilimleri, Prehistorya denilen tarih
öncesi dönemlerdir. Yazılı belgelerin olmadığı tarih öncesi dönemler, mitoloji
denen sözlü anlatımlara dayanır ki bunlar çoğunlukla şiir formatında söylenen
destanlar, ağıtlar ve tiyatral eserlerdir.
“Tarih
öncesi” dönemin masalsı ve fizik ötesine dayanan olaylarını ne ölçüde tarihten
sayacağız? Hepsine şüpheyle bakarak hiçbirini tarihten saymamak mı gerekir?
Diğer
yandan ilk yazılı belge kabul edilen Sümer tabletleri bile çoğunlukla tarih
öncesine mal edilen mitolojik anlatımlar içermektedir. Günümüz teknolojisiyle
desteklenen arkeolojik kazılar, giderek daha fazla mitolojik anlatımlara
(dinsel söylencelere) dayanmaktadır.
“Mitlerin başlangıcı,
dünyanın bazı bölgelerinde hâlâ devam ettiği gibi, ateş çevresinde nesilden
nesle aktarılan hikâyelere dayanır. Daha sonraları yazının icadıyla birlikte
insanlar mitlerini kâğıda dökmeye ve oyun, şiir veya roman gibi yeni formlara
uyarlamaya başladılar. Homeros’un Yunan destanlarından erken dönem İzlanda
yazarlarına kadar, dünya edebiyatının en önemli eserlerinin temelleri orijinal
şekilleri ağızdan ağza aktarılan eski mitlere uzanmaktadır.”[1]
Mitologyanın
ortak sorusu şudur:
1-
Evren
nasıl ortaya çıktı,
2-
İnsanlar
nasıl yaratıldı,
3-
Bugünlere
nasıl gelindi?
Bu
nedenle mitolojinin ana ekseninde her topluluğun kendi varoluş öyküsü bulunur.
“Efsaneler, insanlarla –artık
pek çoğumuzun kaybettiği- doğal ve ruhani dünyalar arasındaki yakın ilişkiden
doğmuşlardır. Gerçek ve fantezi arasındaki sınırlarda dolaşır, belirsizlik ve
tuhaflıkları kutsarlar ve dehşetengiz kozmik güçleri tarif ederler. Ama aynı
zamanda büyük bir heyecan ve ilham kaynağıdırlar. Sahip olduğumuz en büyüleyici
hikâyeler mitledir çünkü yüreklerimize, zihinlerimize ve varlığımızın özüne
dokunurlar.”[2]
Karadeniz Mitologyası
Karadeniz
Mitologyası antik Yunan, Roma, Pers, Kafkasya ve Türk efsaneleriyle örülmüştür.
Kolhis’ten Herakles Sütunlarına, Nart Destanından Manas Destanı’na kadar
Karadeniz’in antik tarihi farklı uygarlıkların ortak paydasını oluşturur. Yakın bir döneme kadar mitolojiden
anlaşılan Yunan ve Roma mitolojisiydi. Oysa bugün Sümer, Hitit, Mısır, Çin,
Hint ve Türk mitolojisi yanında, Aztek, İnka, Slav, İskandinav, İzlanda, Ulster
(İrlanda), Afrika kabileleri ve Avustralya Aborjinleri gibi birbirinden
bağımsız ama birbirleriyle benzeşen çok sayıda mitolojik belirleme mevcuttur.
Mitler sözel yapıtlar olduğundan taşlara işlenmemiş, kulaktan kulağa
aktarılarak günümüze ulaşmışlardır. İsimler ve olaylar zaman içinde değişime
uğramış, aynı öykü farklı kabilelerde farklı biçimlere bürünmüştür.
Karadeniz
Mitologyası, öncelikle Antik Yunan ve Roma’nın karmaşık panteonlarında
karşımıza çıkar.[3] Coğrafi bir
kavram olarak Karadeniz, ulaşılması güç ve aşılması imkânsız sorunları temsil
eder.
Karadeniz’in
en ünlü mitosu Yason ve Argonotlar’dır.
Yason ve
Argonotlar
Yason (Iason, Jason), Yunanistan’ın
Kuzeydoğusu’ndaki Iolcus krallığının veliahdıdır. Ancak krallığı amcası Pelias ele geçirmiştir. Annesi Alcimede
henüz çocuk yaştaki Yason’u kaçırarak mutlak bir kıyımdan kurtarır ve kendini
büyüten bir Kheiron (Kentaur Cheiron; at adam) tarafından yetiştirilir.
Büyüyünce Yason gidip amcasından hakkı olan tahtı ister. Ancak tahta
geçebilmesi için Kolklhis Kralı Aietes’ten
Altın Post’u alıp getirmesi
gerekmektedir.[4]
Altın Post, Athamas’ın çocukları Phriksos’la Helle’yi
sırtına alıp Yunanistan’dan Karadeniz’deki Kolkhis ülkesine kaçıran kanatlı
koçun pöstekisidir. Yolda kız kardeş Helle Boğazlar’ı geçerken düşer. Phriksos
tek başına Kolkhis’e varır. Kendisini iyi ağırlayan Aietes’e Zeus’a kurban
ettiği koçun altından postunu verir. Aietes de bu eşi benzeri olmayan hediyeyi
Ares’e adayarak saklar.
Altın
Post’un bulunduğu Kolkhis, günümüzde Gürcistan’ın batısının büyük bir bölümü
ile Karadeniz kıyısı boyunca Kafkaslar’dan Trabzon’a uzanan geniş bir kesimi
kaplar. Bir dönem Karadeniz’in tamamına hakim olan Kolkhalar, Hititlerin
bölgede en önemli düşmanlarıydı. Kafkaslar,
eski Yunanlılar için “dünyanın bittiği
yer” idi. Masalların ana motifi Kaf
Dağı, Kafkaslar’ın mitolojik yüzüdür. Yunan destanlarından Nart Destanlarına ve eski Türk Destanlarına kadar yer alır. Bu
dağlar binlerce yıldan bu yana Karadeniz halklarını dış dünyadan ayıran doğal
engelin bir parçasıdır.
Mitolojiye
göre Yason’dan Altın Post’un istenme öyküsü şöyledir:
Pelias’a ulu bir bilge (tanrı sözcüsü) tek
ayakkabılı adamdan korkmasını söylemiş. Pelias’ın Tanrı Poseisdon’a kurban
kestiği kalabalık bir tören sırasında, sırtında bir pars postu ve her bir
elinde bir kargıyla Yason
çıkagelmiş. Yason’un bir ayağı çıplaktır. Pelion dağının eteklerinde bir dereyi
geçerken sandallarından birini düşürmüştür. Pelias, bu tek ayakkabılı delikanlıyı
görüp bilgenin sözünü anımsar. Üstelik Yason babasının tahtını geri isteyince, telaşlanır;
çareyi O’nu hiç dönemeyeceği bir yolculuğa çıkarmakta bulur.
Bu
yolculuk için rakibini gönderebileceği en uygun yer; azgın dalgaların,
canavarların ve korkunç büyücülerin diyarı Karadeniz’dir. Yason, Altın Post’un
ve krallığın bedeli olan bu yolculuğa çıkmayı kabul eder.
Karadeniz’e
yapacağı yolculuk için Argo adında
özel bir gemi yaptırılır. Geminin gövdesi Dodona’daki Zeus tapınağında bulunan
kutsal bir kavak ağacından yapılmıştır ve çok güçlüdür. Gemi yapımcısı Argus’un tasarladığı bu gemi Athena tarafından kutsanır. Özel
pruvası sayesinde karşılaştıkları ölümcül tehlikelerden sıyrılabileceklerdir. Argo,
Yunanca’da “hızlı” demektir; gerçekten de bu gemi 55 kürekçisiyle
benzerlerinden oldukça hızlıdır. Kalabalık mürettebatı yanında çok sayıda
savaşçı taşımaktadır.[5]
Efsanevi
gemi Argo’da Yason kendisiyle birlikte
yolculuk etmeleri için Herakles,
Polydeuces, Peleus ve Orpheus
gibi Yunanistan’ın en büyük kahramanlarını ikna etmiştir. Kahramanlardan oluşan
bu grup Argonotlar olarak bilinir.
Teselya’daki
bir limandan denize indirilen Argos gemisi, Apollon’a sunulan adaklar ve
törenlerden sonra denize açılır. Yolcuk sırasında türlü engellerle karşılaşırlar.
İlk
durakları Lemnos Adası’dır. Burada kocaları
öldürülmüş kadınlar tarafından karşılanırlar.[6] Kadınlar tarafından baştan çıkarıldıkları için yolculuk uzar.
Çanakkale
boğazından girerek Kapıdağ yarımadası’na varırlar. Burada Delionlar Kralı
Kyzikos’u yanlışlıkla öldürürler.
Mysia’da (Mudanya) bir su perisi tarafından kandırılan Hylas’ı aramak
için Herakles gemiden ayrılmak zorunda kalır.
Kadıköy’e
yerleşmiş ünlü bir boksör olan dev Amykos’u
boks sporunun mucidi Polydeukes’un yenmesinin
ardından, Zeus’un köpekleri olarak bilinen kuş benzeri Harpialar’ın elinden Phineus’u
kurtarırlar.
Kör
bir kahin olan Phineus, Argonotlara Karadeniz’e ulaşabilmeleri için gerekli
bilgileri verir. İstanbul Boğazı’ndaki Çarpışan
Kayalar’ı (Cyanea veya Symplegad’lar) nasıl geçeceklerini söyler.
“Phineus Argonaut’lara şöyle
bir denemede bulunmalarını salık verir. Bir güvercin uçursunlar kayaların
arasından, güvercin geçebilirse, kendileri de arasından geçmeye kalkışsınlar,
yoksa vazgeçip gerisin geri Yunanistan’a dönsünler. İason kuyruğundan birkaç
tüyünü yitirerek karşı yöne geçer, arkasından Argo gemisi Symplegad’ların
arasına girer ve kuş gibi ancak pupası biraz zedelenerek geçer. Bundan sonra da
Çarpışan Kayaların çarpışmaktan vazgeçtikleri ve yerlerine mıhlandıkları
anlatılır.İstanbul Boğazı’nda akıntı yüzünden oynak kayalar mı vardı, yoksa
Boğaz’ın olağanüstü anafor ve akıntıları efsaneye böyle bir imgeyle mi
yansıtıldı? Her neyse, bu engeli de aştıktan sonra Argoanut’lar Yunanlıların
Pontos Eukseinos yani konuksever deniz dedikleri Karadeniz’e çıkarlar.”[7]
Yason ve Argonotların yolculuğu, hava
muhalefeti, deniz canavarları, çarpışan kayalar ve daha birçok aşılması güç
engellerle dolu olduğu için abartılı bir rota izler. Yolculukları boyunca;
özellikle dönüş yolunda Karadeniz’den, Tuna Nehri’ne, Adriyatik’ten Akdeniz’e doğru
bir rota izlemişlerdir. Hatta bu yolculuğu Okyanus aşırı mekânlara
yorumlayanlar vardır. Akdeniz’le alakalı olan kısmı, Deniz Perisi Thetis’le ilgilidir. Argo’nun Messina Boğazı’ndan geçerken
denizcileri yutan canavar Scylla’nın (Sicilya Adası-İtalya) yanından yelkenle
süzülmesine bu peri yardım etmiştir. Karadeniz’de ise, Themiskyra (Terme) ve /
veya Kerasus (Giresun) adasındaki Amazonlar’la
karşılaşmışlar, Kolkhis’e vardıklarında kendilerini yeniden ölümcül görevler beklemektir.
(Devam
edecek.)
ÜNYE
TARİH ARAŞTIRMA GRUBU
A.
KABAYEL – A. D. VARİLCİ
Dipnotlar:
[1] Philip
Wilkinson,
Efsaneler ve Mitler, Alfa Yay. İstanbul, 2009, s. 6
[2] Philip
Wilkinson,
Age, s. 9
[3]Panteon terimi eski Yunan ve Roma
tapınaklarını tanımlamak için kullanılırdı. Her panteon farklı bir tapınma
merkezidir ve o dine mensup tüm tanrıların birliğini ifade eder. Alman sosyolog
Max Weber’e göre, Avrupa kıtasındaki
Hıristiyan kiliselerinin oluşumunda bu panteonların özel bir önemi vardır.
[4] Bu öykünün detayları
çeşitli kaynaklarda farklı nüanslar içerse de, ana motif bellidir. Aralarında
Homeros, Hesiodos, Aeschylus ve Euripides’in de bulunduğu Yunanlı yazarlar
yanında, Romalılar Yunan mitlerini benimsedikten sonra da Ovidius ve Virgilius
gibi nispeten yeni yazarlar da bu konuları şiirlerinde işlemiş, daha da ileri
götürmüşlerdir. Argonot öyküsünün çıkış noktası, Argonautica
(Yunanca: Άργοναυτικά, Argonaftika) adlı destandır. Rodoslu Apollonios tarafından MÖ 3. yüzyılda
yazılmış epik bir Yunan şiiridir. Argonotların öyküsünü derlerken, daha çok
Azra Erhat’ın “Mitoloji Sözlüğü”nü ve Philip Wilkinson’un “Efsaneler ve Mitler” isimli eserini esas aldık.
[5] Mitolojinin ana teması;
daha uzak iklimlere açılma dürtüsü yani koloni elde etme çabasıdır. Iason’un bu
yolculuğunu Macellan’ın 16. yüzyılda yaptığı Okyanus aşırı yolculuğa benzetmek
mümkündür.
[6] Aslında bu kadınların
kocaları, kadınlar tarafından öldürülmüştür. Yolculuğun ileri aşamalarında
Karadeniz’de karşılaştıkları Amazonlar’la benzerlik içeren bu ayrıntı Homerik
destanların çoğunda yer alır.
http://www.unyekent.com/koseyazi/3258/karadeniz-bolum-iv
Her zamanki gibi güzel ve bilgilendirici bir paylaşım olmuş.Blogunuzu uzun süredir takip ediyoruz ve çok yararlı paylaşımlar ile karşılaştık.Verdiğiniz tüm bilgiler çok işimize yaradı Dermaroller firması olarak bu paylaşımlarınızın devamını bekliyoruz.Size tüm blog hayatınızda başarılar dileriz.Nice yazılara...
YanıtlaSil